Ölüdeniz, Saklıkent, Dalyan, Fethiye

2014 yazı Temmuz ayı sonlarıydı Fethiye, Bodrum ve Alaçatı dan oluşacak olan tatilimiz için düştük yollara. Dalaman havalimanından Havaş otobüsleriyle Fethiye merkeze ulaşım yaklaşık 1- 1.5 saat kadar sürdü. Fethiye otogarından bir taksiyle liman tarafında kalacağımız otel olan Yacht Boutique Hotele kısa zamanda vardık. Otelin havuza bakan balkonlu odaları oldukça güzel. En üst katta terasta kahvaltı servis ediliyor.


 Havuz başında biraz dinlendikten sonra hem şehir merkezini keşif için hem de günübirlik Dalyan turlarına bakmak için dışarıya attık kendimizi. İlk iş yarın günübirlik gidilecek olan Dalyan turunu ayarladık. İlçe merkezinde şöyle bir gezindikten sonra liman boyunca sıralanan cafe &barlardan birinde canlı müzik eşliğinde oturduk.

Dalyan turu için şirket arabası otelden sabah saat 10:00 civarlarında bizi aldı. Fethiye' den Dalyana  yaklaşık 2 saat süren bir yolculuk sonrasında teknelere bineceğimiz alanlara geldik. Dalyan turu bir tekne turu kanallar üzerinde ve İztuzu plajına kadar tekne ile gidiliyor. Kanallara girmeden önce çamur banyolarına girdik. Eğer benim gibi bastığınız yerde ne var ne yok görmek isteyen ve çok yumuşak şeylerden tiksinen bir insansanız hiç tavsiye etmem. Ayağımı çamura sokmamla geri sıçramam bir oldu. Ancak eşim Gökhan gibi saç çıkarması umuduyla çamura dalarım diyorsanız o ayrı tabi :)))

Çamur banyoları yapıldıktan sonra biraz dinlenip güneşlenme arası verildi ve sonrasında kanallarda gezintiye çıktık.


Gökyüzünden muhteşem görünen o sazlıklarından arasından geçerken Kral Kaya mezarlarını da fotoğraflamak ve hakkında bilgi vermek için sazlıkların arasında duruluyor.


Öğle yemeği tura dahil. Daha önce hiç denememiş olduğumuz ve oraya özgü olan mavi yengeçten yemek istedik. Bence güzel pişirildiğinde çok lezzetli bir yemek olabilirdi ancak bizim yengeç hiiiçç güzel değildi. Denizden ne çıksa yerim diyen bana bile uygun değilse artık düşünün tadını :((


Turun bir kısmında harika İztuzu plajında yüzme molası verdik yaklaşık 2 saat kadardı sanırım :). Çok sevdiğim güneş yağımı şezlongun yanında unuttuğum yer İztuzu plajı. Harika denizi muhteşem kumsalı ve en önemlisi Caretta Caretta ları ile ünlü İztuzu plajı. Kesinlikle denizinde yüzülmesi, kumsalında güneşlenilmesi gereken İztuzu plajı.

İki saat tabi ki çok çabukça bittikten sonra tekrar tekneye bindik ve bütün turun en can alıcı noktası olan Caretta carettaları görmek için beklenilen yerlerden birinde durduk. Yaklaşık 10- 15 dakika bekledikten sonra o harika güzellikte ki yaşlı kaplumbağaları görmek dünyalara bedeldi. Göremeden dönecek olsak çok üzülürdüm orası kesin :((
Çünkü yem atarak gelmelerini sağlıyorlar ancak bazen yine de kendilerini göstermiyorlarmış. Kim bilir doğaya saygılı insanlar olursanız hayvanları severseniz bir gün siz de carettaları görebilirsiniz :)

Carettaları da görünce tur sonlanmış oldu ve otelimize döndük. Akşam çoook can arkadaşlarımız Pınar ve Serbay' ın da tavsiyesiyle merkezde bir deniz ürünleri, restaurantına gittik. Tavsiyelerine uyarak sadece meze istedik deniz ürünlerini sevenlere duyurulur. Ahtapotundan yengecine, kalamarından karidesine sıcak-soğuk deniz ürünleri mezeleri harika ötesiydi. özellikle otlu yağlı ekmekleri oldukça lezzetliydi. Yalnız böylesine salaş bir mekan için fiyatlar biraz pahalı gelebilir.
Bir sonraki gün  saklıkent ve ölüdenize kendibaşımıza gitme kararı alarak şehir merkezine doğru ilerledik. Otelden buralara nasıl nereden kalkan dolmuşlarla ne kadar zamanda gidilir diye de öğrendik tabi. Şehir merkezinde otelimize yürüme mesafesinde bir alandan kalkan saklıkent dolmuşlarına bindik köylerden geçerek giden dolmuş ilk etapta boştu ilerledikçe köylerden binen yöre halkı o kadar tatlılar ki :)) Ege insanını çok seviyorum:))yolculuk en az 1.5 saat sürdü. Yörük çadırları gözleme kokuları arasından geçerek geldik meşhuuurr saklıkente. Şansa bakın biz gitmeden bir hafta önce bir sel olayıyla yaralanan birkaç kişi olduğunu ve içeri girebileceğimizi ancak çok da ilerleyemeyeceğimizi öğrendik. Olsundu :)) azcık görsek de bize yeterdi.


ağaçlıklı bir bölgeye kadar kaya kenarlarına bağlantılı ahşap bir yoldan geçerek gidiyorsunuz  kanyon boyunca ilerledikçe bir yerden sonra neredeyse belinize kadar dondurucu serinlikte suyun içinden geçerek ilerlemek zorundasınız. bu bölgeyi geçince incecik sızıntı halinde bir su ve her iki tarafta yükselen kayalar arasından ilerliyorsunuz. Daha önce de söylediğim gibi uyarılara uyarak belli bir kısmını gördükten sonra giriş kapısına geri döndük. Çıkışta akarsu üzerine kurulu oldukça güzel işletmeler var soğuk bir bira içmek ya da bir şeyler atıştırmak için değerlendirilebilir.Fethiye de ki son günümüz olduğu için ve ölüdenize de gitmek istediğimiz için biz bu mekanlarda oturamadan merkeze döndük. Malum yol uzun sürüyor. Merkezden Ölüdeniz dolmuşlarına bindik ve  saklıkente göre çok daha kısa süren bir yolculukla ölüdenize vardık. Biz hani şu görselleri insanı kendine hayran bırakan milli park kısmında yüzmek istedik ve o bölüme girdik. 


İşte tam da burada serin sulara kendimizi bıraktık. Ölüdeniz hakikaten adı gibi ölüdeniz...Su o kadar güzel ki hiç yüzme bilmeyen bir insan dahi böyle bir suda zorlanmadan yüzer. Yalnız plaj aşırı kalabalık tabi su da...Milli park kısmına girmeden başka bir plaj daha var orası da yüzmek için değerlendirilebilir. Çünkü milli parka giriş ücretli gidecek olanlara minik bir uyarı. Ölüdenize yeteri kadar zaman ayıramadığımızdan (bir başka sefere ertelemek üzere) yamaç paraşütü yapamadık. Ayrıca buralardan o kadar hoşuma giden paraşüt meselesi niyeyse oraya gidince biraz tırstığım bir olay haline geldi :))
Fethiye de görülmesi gereken yerlere nokta atışı yaparak gezdik gördük bir sonra ki gün yine başka bir güzelliğe Bodruma yola çıkmak üzere günü noktaladık ve otele döndük.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder