
Prag-Dresden arası 1,5-2 saatlik bir otobüs yolculuğu kadar, madem yakın hadi gidelim. Prag'dan Dresden'e gitmek için otobüs terminaline gelip en yakın saate biletlerimizi aldık. Terminal Florenc metro çıkışında. Biletler gidiş-dönüş 40euro civarı.
 |
Dresden otobüsünü beklerken |
Otobüs çift katlı erken gelen oturur sistemi mevcut. Yolculuğumuz başlıyor... Terezin ile aynı istikamette yol alıyoruz bir müddet. Yol üzerinde öyle güzel köyler var ki. Bilet aldığımız firmanın şehrin merkezinde ki daha doğrusu tren garı( ki bu garın önünde otobüs kalkış noktaları da mevcut) önünde ki satış ofisinde iniyoruz otobüsten. Şehrin iç kısımlarına doğru ilerliyoruz. Hemen girişte öyle güzel bir ahşap hediyelik dükkanı var ki.
Hem hobi malzemeleri, hem hediyelikler var bu güzel mekanda. Dükkandan çıkınca piyano eşliğinde klasik müzik duyuyoruz sanki. İlerledikçe ses daha da duyulur hale geliyor. Şehrin simgesi Frauenkirche Klisesi önünde kuyruklu bir piyano ve klasik müzik. Harika bir atmosfer.
 |
Frauenkirche |
Elbenin Floransası denilmesinin sebebini anlıyoruz. Geçmişte şehir, barok mimariye çok güzel örnekler sergilerken II.Dünya savaşından sonra yerle bir edilmiş. Yine de tüm yapılar aslına uygun bir şekilde restore edilmiş. Barok mimari başyapıtlarından olan kilisenin inşası 1743'te tamamlanmış. II. Dünya savaşı bittikten sonra bombalandığı söylenen bu şehrin ne denli yıkım yeri olduğuna kanıt olarak bu kilisenin yerle bir olmuş, moloz yığını hali senelerce saklanmış. En sonunda yaklaşık 45 yıl sonra aslına uygun şekilde restore edilmesi için karar verilmiş ve dünyanın her yerinden yardım sağlanmış. 60 yıl sonrasında da aslına uygun şekilde yeniden açılmış. Kilisenin güzelliğinden sıyrılıp Marien Platz etrafında gezinmeye başlıyoruz.
 |
Krallar Duvarı |
Hemen arkada sağ tarafta Krallar Duvarı bulunmakta. Duvar üzerinde porselenden yapılmış olan ve Saksonya iktidar ailesi geçmişini anlatan resimler mevcut. Krallar duvarının yanından ilerleyip geniş bir avluya geliyoruz. Burada da bir sanatçı şarkı söylüyor. Allahım şehrin her yerinden sanat fışkırıyor resmen. Sanırım buraya aşık oluyorum, tam benlik. Zaten barok hastasıyım :) Bu avluda sağ tarafımızda ki merdivenlerden çıkınca işte Brühl Teras.
 |
Brühl Teras |
Terasın hemen altında Dresden kalesi bulunmakta. Terasın girişi yeşilmi yeşil ağaçlarla kaplı. Terasta aynı zamanda Güzel Sanatlar Akademisi mevcut. Bu yapı da şehirde ki diğer bir çok yapı gibi II.dünya savaşından zarar görenlerden. Son yıllarda restorasyonu ile kullanılır hale gelmiş.
 |
Güzel Sanatlar Akademisi |
Terastan sol tarafa doğru bakınca karşımızda ki geç barok tarzda inşa edilmiş olan Hofkirche bulunmakta.
 |
Hofkirche |
Kilise Saksonya eyaletinin en büyük kilisesi. 1755'te inşası tamamlanan kilise, 1980'den beri Meissen Psikoposluğu katedrali olarak kullanılmakta. Katedrali solumuzda bırakıp nehre paralel ilerleyoruz, yol üzerinde sağ tarafımızda Semperoper, yani Almanya'nın en önemli Opera binası bulunuyor. 1838-1841 yılları arasında yapılan bina, Avrupanın en güzel ve ilk opera binası olarak tanımlanmakta.
 |
Semperoper |
Elbe nehri kenarında olan bina yıllar boyu su baskını, yangın, bombardıman gibi bir çok sebeple zarar görmüş ve en son 2010 yılında yeniden hizmete açılmış. Opera binasını da geçtikten sonra işte asıl, şehrin en görkemli yapısı karşımızda Zwinger. 1710-1728 yılları arasında yapılmış olan saray, Almanya'nın geç barok mimaride en güzel yapısıdır. Devasa avlusuna giriş yapının bence en görkemli yapısı olan Kronentor adlı kapıdan girdik.
 |
Kronentor |
Merdivenlerinden indik, çıktık teras kısmında gezindik ve en sonunda nihayet avlusuna geldik. Muhteşem güzellikte bu yapının avlusunda bahçeler, çeşmeler, havuzlar mevcut. Saray da çeşitli müzeler ve sergiler mevcut. Bunlar arasında ilginizi çekebilecek Türckische Cammer sergisi.
Sarayı gezdik ve şehrin önemli, yapılarının çoğunu görmüş bulunuyoruz hem de hava kararmaya başladı ve üşüdük zaten. Almanya'nın bir çok kentinde fazlaca bulunan Türkler burada da var tabi ki. Madem öyle bir Türk restaurantına gidelim. Oh! Gelsin mercimek çorba kendimi evdeymiş gibi hissettim vallahi.


Garsonun da tavsiyesiyle kalan vaktimizi gara yakın bir alışveriş merkezinde geçirmeye karar veriyoruz. Bu arada turla buraya gelenleri bu alışveriş merkezlerinden birkaçına ucuz elektronik eşya alımı için götürüyorlarmış. Biz zaman öldürelim hem de hava çok soğudu bir nebze ısınalım diye her hangi birine girdik. Girdik de yarım saat geçmedi kapanmaya başladı dükkanlar. Hem de saat daha sekiz :( Dışarı çıktık bütün dükkanlar kapatmış. Marketler bile açık değil. Çok ilgincimize gitti. Bilseydik dönüşü geçe almazdık yani. Açık bir market bulup dalıyoruz içeri. Çikolata alışverişini buradan yapacağız çünkü. Alışverişi de bitirdikten sonra otobüsün geleceği noktaya gidip beklemeye koyuluyoruz. Tabi vasıtalarla ve bekleme alanlarıyla ilgili ilk başta ki burası mı şurası mı? İnsanlara soralım tedirginliklerimiz yine mevcut. Ancak, en sonunda buluyoruz ve Dresden maceramız da böylece sonlanmış oluyor. Biz Dresden'i çok sevdik. Küçük, gezmesi kolay güzeller güzeli bir şehir. Şiddetle tavsiye edilir. Bir sonra ki maceramızda yine bir arada olmak üzere hoşçakalın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder