Cunda Adası- Bergama


Kuzey Ege Turumuzun son günü Ayvalık-Cunda Adası ve Bergama' ya gitmek için yola çıktık. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurla önce Cunda Adasına vardık. Cunda ya da Ali Bey Adası, Ayvalık'ın yirmiiki adasından yerleşime açık olanı. Ada nüfusunun çoğunu mübadele zamanı Girit ve Midilli'den göç eden Türklerden oluşturmakta. Cunda Adası bir köprü ile Lale adasına bağlı, Lale adası da hemzemin bir dolgu geçit ile ana karaya bağlı. Dolayısıyla Cunda Adasına kara yolu ile geçiş mümkün. 
Adaya indiğimiz gibi Cunda'ya has evlerin arasından geçerek en tepeye 'aşıklar tepesi'ne çıkıyoruz. Burada Koç grubu tarafından restore edilmiş bir yel değirmeni bulunmakta. 



Bu değirmen kütüphane ve cafe olarak hizmet veriyor. Tabi turla gezmenin yazının başından beri bahsetmiş olduğum sıkıntısı burada da bizi bırakmıyor, vakit sıkıntısı. Aşağıya sahile doğru inmeye başlıyoruz tekrar. Bu arada adanın eski evleri, taş sokakları harika. Fotoğrafa boğmuşsun yazıyı demeyin, dayanamayıp koyuyorum bir kısmını.

Ada Evleri

Ada Evleri


Annem ve çiçek aşkı...

Tepe dediysem çokça tırmanmadık zaten. Sahile inerken Taksiyarhis klisesinin önünden geçiyoruz. Neo klasik mimari üslupta inşa edilmiş olan yapı 1873 yılında adanın Rum Ortodoks cemaati tarafından inşa edilmiş. 


Kapılar


Kapılar

Ada Evleri

Ablam ve adanın ara sokakları

Kapılar

Buradan yine daracık sokaklar eski güzel evlerin yanından geçerek aşağıya sahile iniyoruz. çarşıda serbest zamanımız var. 
Süslü Duvarın Önünde Ablamla


Yani çarşı dediğime bakmayın, sabah saatin 10'u günlerden pazar haliyle dükkanların çoğu kapalı sokaklarda da çok az kimse var. Hele ki yağmur da yine yağmaya başladı. Yine de azmettik babama soğuk pres halis muhlis zeytinyağı alacağız. Bir dükkan bulduk, buradan sabun, zeytinyağı, zeytin hediyelik ne bulduysak aldık :) Ohh! çok da iyi ettik, beğenerek de tükettik yani. Hediyelikleri alacağımız dükkanı ararken adanın güzel mekanlarının olduğu arka sokaktan ta geçmiş bulunduk onların da fotolarını paylaşalım hemen :)







Gezip tozup alışverişimizi tamamladıktan sonra, biraz dinlenmek için havanda dövülen dibek kahvemizi içmek için 'Taş kahve'ye geldik. Yağmur da yine olanca hızıyla yağmaya devam ediyordu. Taş Kahve, turistlerin uğrak yeri, çok güzel, otantik bir mekan. Hemen önü sahil. 

Taş Kahve

Taş Kahve

Taş Kahve



Kahvelerimiz de içtik ve tekrar dönüş yoluna koyulduk. Ayvalık'a da uğranıp tost yenilecek daha:) Ayvalık tostunu ilk Ankara'da 'Oburiks'te yediğim zaman hastası olmuştum ve sürekli yerdim. Ayvalık'a da gidip bunu kesinlikle denemeliyim diyordum ki hayallerim gerçek oldu. Zaten hayaller hep yemek üzerine :) Velhasılıkelam Ayvalık merkezde tostçularla dolu bir çarşı-pasaj arası bir yerde otobüs bizi bırakıyor ve yağmura rağmen otobüsün yarısı iniyor. Tostlarımızı alıyoruz ve hemen test edeceğiz ilk ısırık iki üç derken benim Ankara'da yediğimden hiç farkı yok bunun gibi bir cümle çıkıveriyor ağzımdan. Eh! Ne olmasını bekliyorsam? Tost işte, kendi yöresi diye... Ne kadar farklı olabilir? Olsun ben seviyorum yine de... Çok hem de... Zaten Trabzon'da da yiyemiyoruz. Güzel yapan yer yok :( Tostları da yedik haydi otobüse dönelim. Ay! Otobüs yok olmuş ya! Kaybolmuş! Taa ilerlerde bir yerlere gitmiş. O yağmurda, yürü Allah yürü... Ayy! Az yürümedik, hep ıslandık.  Otobüsü uzun bir çaba sonucu bulduk ve istikamet artık Bergama, eski adıyla Pergamon. Bergama ilçesinin tepesinde kurulu, ulaşmak için belli bir yere kadar otobüsle gidip oradan da teleferiğe bindik. Teleferikle tepeye çıktık ve antik kente girdik. Yağmur yine bizi bırakmıyor tabi. Bir dönem Pergamon Krallığına başkentlik yapmış bu antik kentin Akropolüne kadar  sağlı sollu kalıntılar arasından ilerliyoruz. 


Akropolün ana kapısına varmadan sol tarafta, tanrı adına yapılmış kutsal bir bölüm olan heroon, hemen onun önünde de dini törenlerin yağıldığı bir galeri alanı var. Akropolün en önemli yapısı olan Athena Tapınağı tiyatro tarafında bulunmakta ve dor düzeninde yapılmış. 




Athena Tapınağının güneyinde bir terasta Zeus Altarı mevcut. Şimdi Pergamon antik kentinde sadece temelleri bulunan bu yapının Pergamonda bulunan bir çok kalıntı gibi bir kısmı Berlin'e götürülmüş ve onarılarak orada ki Pergamon müzesinde sergilenmekteymiş. 


Bunun da oldukça ilginç bir hikayesi var. 1870' lerde batı tarafında demir yolu döşemesinde çalışan bir Alman mühendis eski kentin kalıntılarını buldu ve şehrin katmanlarını bozarak bir takım kalıntıları almış ve bunları kendi memleketine götürmüş. 1878'de ancak asıl araştırma, kazı ve onarım çalışmalarına başlanılmış. Zeus Altarının güneyinde, siyaset ve ticaretle ilgili konuların yönetimle konuşulup görüşüldüğü bölüm olan yukarı Agora var. Agoranın kuzeybatısında da Agora Tapınağı var. Athena Tapınağının batısında oldukça dik bir yamaçta, yaklaşık 10000 kişilik bir tiyatro var. 

Amfi Tiyatro

Kentin yukarı bölümü Akropolde kral, ailesi ve yöneticiler kalırken Orta Kent halkın rahatlıkla girip çıktığı yerdi. Orta Kentin en büyük yapısı 3 kattan oluşan Gymansion var. Bu alanın batısında hekimlik tanrısı Asklepios adına yapılmış olan tapınak bulunmakta. Bu tapınak, tıp alanında araştırma ve deneylerin yapıldığı bir okulmuş da aynı zamanda. Pergamon'un Aşağı Kent bölümünde ise Aşağı Agora, heykel okulu ve evler bulunmakta. Bugün yapılan kazı çalışmaları ile büyük bölümü aydınlatılmış olan ilk çağ kentinin, buluntularının bir çoğu Türkiye'nin ilk arkeoloji müzesi olan Bergama Müzesinde sergilenmekte. 
Bergama'yı da gezip tarihini öğrendikten sonra artık dönüş vakitlerine iyice yanaşmış oluyoruz ve yine kısıtlı bir zaman içinde İzmir konak Meydanı molası vaktimiz var. Şundan yaklaşık 2-3 ay öncesinde ablamla ziyaret ettiğim bu meydana bu sefer de maaile geliverdik. Senelerdir gelmeyi hayal edip de gerçekleştiremediğim İzmir'e bu sene 2. gelişim oldu. Bakalım belki sene bitmeden yine gelirim. Bu geziyi biz kendimiz planlayıp gerçekleştirmiş olsaydık eminim daha çok keyif alırdım. Tur ile bu kuzey ege gezisini pek tavsiye etmiyorum şahsen. Ben zaten tur olayını bu kısıtlı zamanlar yüzünden sevmiyorum sanırım. Ancak turdan tura değişiklik gösterir tabi ki bu durum. Neyse sonuç; ülkemin her karışı birbirinden ayrı güzel, ayrı gezilmelik, ayrı görülmelik yerler. Fırsat bulduğunuzda gidin, gezin, görün. turla gideceksiniz de tur ayrıntılarına özellikle dikkat edin. Kısa günlü bol şehirli uzun mesafeli turlara katılırsanız bizim gibi günleriniz anlamsız uzunlukta ki yollarda geçebilir. Bir daha ki gezilerde görüşmek üzere hoşçakalınnn...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder