2016 yılı ağustos ayının ilk haftası çıkmayı planladığımız Yunan Adaları turu mecburi olarak ülkenin içinde bulunduğu karışık durumlardan ötürü iptal olunca, daha doğrusu açığa alınınca, altı aylık Yunanistan vizesi ile baş başa kalıverdik. İzinler serbest olduğu gibi hemen bir bodrum planı yaptım. Buradan Kos, Rodos gibi Yunan Adalarına feribotla geçildiğini okumuştum daha önce. İş ciddiye binince bir baktım ki sadece Kos seferleri devam ediyor. Rodos seferleri kaldırılmış.
O zaman Kos'a gidilecek hemen ilk gün Kos'a öğleden sonra gidiş seferi var mı önce ona baktım. Evet her gün sabah saat 09:30 ve öğleden sonra 16:30 da feribot seferleri var. Biz 16:30 ya ancak yetişiriz. Malum Trabzon tatil noktalarına oldukça uzak ve ancak aktarmalı gidilebiliyor. Sabahın köründe de yola çıksak öğleden sonra ancak varmış oluruz. Neyse ilk gün Kos'a geçmeli plan yapılıp, feribot bileti on-line olarak şu adresten "http://www.catalines.com/Online/onlineferibotcom/#bottom" alınınca hemen bookingden kalınacak otel bakılır ve işte üç gece kalıp Cuma sabah dönüş olarak"Hotel Sonia" rezervasyonu tamam. Niye üç gün derseniz belki hoşlaşmazsak tüm tatili orada geçirmek durumunda kalmayalım diye. Bir de eltimgil de Bodrum'da tatildeler hem onlarla da bir iki gün vakit geçirmiş olalım. Efenim dönüş feribot bileti de alındığına göre yolculuk başlasın o zaman. Bodrum havalimanından havaş ile otogara geldik ve hemen on-line bilet çıktılarımız ile Bodrum Feribot İşletmeciliğine müracaat ettik. On-line bilet çıktınız dahi olsa rezervasyon yaptırmak ve bilet benzeri bir kağıt parçasını almak durumundasınız.
Biletlerimizi aldık ve beklemeye koyulduk. Vakit gelmeye yakın yaklaşık yarım saat öncesinde pasaport işlemlerinden geçtik ve feribotumuza bindik. Bu arada OHAL döneminde yurt dışına çıkmak isteyenlere ek bilgi olsun. Bir üst Kurumunuzdan yurt dışına çıkabilir belgesi alıyorsunuz ve bunu yanınızda götürmeyi sakın ama sakın unutmayın. Ayrıca Gökhan'a da devlet memuru olmadığını gösterir SGK çıktısı aldık. Yani özel çalışanlar siz de SGK belgenizi yanınızda götürün bi zahmet. Yolculuk yaklaşık 1 saat sürüyor.
Kos'a giderken geride kalan Bodrum kıyıları |
Yolculuk boyunca tecrübesizliğimize doymayalım feribotun sağ tarafında deniz kenarında açık alanda oturduğumuz için ve her yer tıka basa dolu olduğu için (yer de değiştiremedik tabi) saçım başım aynı gafulluk gibi oldu. Bu tecrübeyi niye paylaşıyorum siz siz olun açık alanda oturacaksanız dahi orta rüzgar almayan kısımda oturun ki indiğinizde filmlerde ki cadı tiplemesi benzeri saçlarınız olmasın :p Kos'a indiğimizde limanda bir pasaport kuyruğu ikinci sınıf vatandaşlığımız her yerde ki gibi tabi.
Citizens cırt cırt geçiyo bizim pasaportlara bir ordan bakmalar bir burdan bakmalar yok olmadı bi tersten bakmalar bi haller bişeler. En sonunda o mührü basıyorsun da nazın kime yavrucum :) Neyse, o kısmı da geçirdikten sonra liman boyu yürüyüp zaten yürüme mesafesinde olan otelimizi bulduk.
Check in işlemlerimizi yaptıktan sonra bavulumuzu odaya bırakıp şehri turlamaya çıktık. Akşam üzeri gökyüzü öyle güzel bir mavi ki bu güzel adanın, mavi beyaz yapılarının, gökyüzünün akşam üzeri haliyle sağlayacağı uyumu kaydetmeliyiz. Önce şehrin daha hareketli kısmına doğru ilerliyoruz. İlk başta renkli renkli dükkanların arasından geçerek bir kilisenin yanına geliyoruz.
Kilisenin sol tarafından ilerleyince şehrin kapalı pazarına ulaşıyoruz, içerde çeşit çeşit hediyelik var. Hediyelik alma işini daha sonraya bırakıp çıkıyoruz. E acıktık yani. Bu meydanda bir de cami var. Defterdar Camii. Bu camii 18.yy.'ın sonlarında Eleftherias meydanında yapılmış. Günümüzde alt kısmında cafeler ve dükkanlar mevcut.
Yorumlardan okuyup gördüğümüz kadarıyla önerilen restaurantlardan birinde yemek için otelin sol tarafında kalan yol boyunca sahil kenarından ilerliyoruz. Balık mekanları, tavernalar otelimize çok yakın. Carevelle'yi seçtik gittik ve bir baktık ki mekan dolu yer yok. Az önce önünden geçtiğimiz ve otelde karşılaştığımız turist ablaların da bize önermiş olduğu Yorgo'ya geri geldik.
Hemen oturduk sahilde güzel bir masaya, bir baktık yanımızda bizim otelde ki Bodrumlu ablalar. Çok da sevimliler yaa... Hemen bizi baş garson Hasan ile arkadaşlarımız diye tanıştırdılar. Hasan bey geldi siparişlerimizi aldı. 1 kalamar tava, 5 mythos, 1 karışık meze tabağı, 1 peynir dolgulu domates soslu midye toplamda 44€ tuttu. Siparişleri beklerken bir baktık neredeyse bütün masalar Türktü. Feribotta gelirken bu kadar Türk yolcu yoktu aslında. Neyse yemekler güzel mezeler güzel sadece canlı müzik yok o kadar. İlerde bir yerlerde eğlence dorukta ama neresi olduğunu aşağı yukarı tahmin edip yarın akşam oraya gelmek üzere ayrılıyoruz mekandan. Zaten sabahtan beri yollardayız çok erken de kalktık ölüyoruz yorgunluktan. Güzelce bir uyuduktan sonra ikinci gün sabah kahvaltıyı otelde alelade bir kahvaltı ile geçiştrdikten sonra, ilk geldiğimiz akşamdan kiralamış olduğumuz aracımız ile güney plajlarına doğru yola çıkıyoruz.
Amacımız dinlenmek o yüzden plaj plaj gezmeyeceğiz. En tavsiye edileni olan Paradise Beach'e çeviriyoruz rotamızı. Merkezde bir çok yol tek yön, hatta neredeyse tamamı.
Kiralık Aracımız |
Ada Yolları |
Otelden çıkıp girilmez tabelalarını rakip ederken aynı yerde bir iki dönüyoruz en sonunda yunuslu kavşağı bulduk tamam. Doğru yola girdik artık buradan sonra dümdüz ilerledik mi tabelalara bakaraktan kefalosa ulaşırız. Netekim öyle yapıyor ve kefalos yolu üzerinde paradise beache ulaşıyoruz. Paradise beach oldukça geniş bir kumsalda hizmet veriyor.
Bizde olsa bu kadar geniş alanı bir kaç işletme parsellemiş olurdu kesin. Bu uzun mu uzun alan tek işletmenin elinde 8€ ya iki şezlong bir şemsiye kiralıyoruz. Deniz tam benim istediğim gibi dibi kum ve sığ. Ayrıca plajda bir de su sporları hizmeti de verilmekte. Gökhanın en sevdiği:) ve fakat biz yapmadık tabi. Gökhan tek başına da yapmadı. O hevesini Bodrum'a saklama koşuluyla kendisini vazgeçirdim bu hevesinden. Şimdi neden diye soruyor olabilirsiniz, ben de olsam sorardım. Efendim el memlektlerinin sularında bir şey geldi başımıza netcez? Kime ne anlatcaz? Anlatana kadar yaşadığın sıkıntı sana yeter de artar zaten. Benim sebebim bu v.b. şeyler neyse. Sonuç olarak su sporu yapılmadı. Ama yüzüldü deniz kenarı yüründü şezlongda uyundu. Ya kesin bir kanımız var Kos ile ilgili ki oda; bir şehirde hiç mi insanı rahatsız edecek bir tipe denk gelmezsiniz, kendinizi bu kadar mı güvende, rahat hissedersiniz. Neyse yine de su sporuna girmedik hiç. Plajda ayrıca bir bar mevcut.
Barda deli gibi yiyip en ucuza nasıl doyuluru anlatmaya çalışıyorlar bence. Kocaman bir dilim pizza 2 50lik mytos(kos birası)2 patates cipsi toplamda 15€. Ama ebatları görseniz kovayla sunum yapıyolar resmen. Kos geneli böyle gerçi peynir domates istiyorsun koca bi salata kasesi domates üstüne yarım kalıp peynir geliyor. Patlayacak gibi doyuyorsun yani. Plajdan saat 4 gibi çıkalım ki akşam yemeğinde zia köyünde olacaz. Meşhur gün batımını izleyecez. Oromedonda saat 18:40 için randevumuz var. Planladığımız saatte çıkıyoruz plajdan arabaya biniyoruz marşa basıyoruz araba çalışmıyor. Gökhan herhalde 15-20 defa deniyor, yok! olmuyor. Kiraladığımız firmayı arıyoruz hemen aracı bize kiralayan beyle konuşuyoruz. Anlaşamayınca daha iyi ingilizce bilen birisinin olduğu bir numara veriyor ve o numarayı arıyoruz. Maria ile anlaşıyoruz ve söylediklerini yapmamıza rağmen araç çalışmıyor. Muhtemelen akü bitti ancak radyo da çalışıyor farlar da yanıyor. Neyse gelelim diyorlar ve yaklaşık 1 saat içinde yanımızdalar. Beklerken dur bir poz verelim şurada.
Kendi aracını aküsüne bir ucunu bizimkine bir ucunu bağladığı bir kablo ile iki araç arası akü şarjını hallediyor ve Maria'ya sonsuz teşekkürlerimizi sunup Zia'ya doğru yola düşüyoruz. Acelemiz var geç kalacaz gün batımını kaçırmamamız lazım. Tam 18:45de ordayız. Masamız güzel hemen sipariş veriyoruz.
Ancak Paradise Beach Barda o kadara yedik ki tık basa dolu mideler. Neyse Gökhan ızgara tavuklu patates kızartmalı bir yemek söylüyor ben de Oromedon Salata.
Her ikisi de oldukça lezzetli. Bu arada yemekler gelene kadar güneş battı. Muazzam bir manzara. Sanırım ardında battığı tepe Kalimnos adası imiş.
Kalimos'un ardında batan güneş |
Zaten bu civarda nereye gitsen bizim ki gibi uçsuz bucaksız deniz görmek zor. Hep bi ada/ adalar bi koy girinti çıkıntı bişeler. Paradise beach uçsuz bucaksız ufukta deniz-gökyüzü çizgisi seçilen bir yerdi ama. Neyse bırakalım ada sevdalılığını olayın özüne dönelim. "Zia" biraz tepede bir köy olduğundan olsa gerek gündüz ki sıcaktan eser yok. Üşüdüm hırkam ve şalım da yanımda hem de.
Şöyle bir hediyelik eşya stantlarına göz atıyoruz ve tekrar aracımıza binip dönüş yoluna koyuluyoruz. Kıvrıla kıvrıla iniyoruz aşağıya doğru dönüş yolu üzerinde çok güzel villalar var. Sesli düşünüyoruz ve diyoruz ki bı insanlar güneşin her gün aynı güzellikle batışına şahit oluyorlar. Zia'dan inip ana yola çıktığımızda yol üzerinde sağ tarafta sabahleyin bodrumlu teyzelerden birinin bize söylediği LIDL marketker zincirine uğruyoruz ancak kapalı.
Belki uygun bişiler bulurduk neyse yapcak bişey yok. Yola devam ilerleye ilerleye merkeze yaklaştık. Önce yanlış tarafa dönüp biraz şehirden uzaklaşsak da sonra doğru yolu bulup otelimize geri dönüyoruz. Sofia ön bahçede aracı yol kenarına çekip anahtarı ona teslim ediyoruz. Akşam dün geceden duyup sevdiğimiz canlı müzikli mekanlara gidilecek. Hemen bi üst baş değişip tekrar mekanlara, istikamet Kalymnos taverna. Şansımız yaver gidiyor ve boş bir masa buluyoruz. Ve hemen eğlenceye dahil oluyoruz tabi.
Ay bi abla çıktı nasıl oynadı nasıl oynadı döktürdü valla. Sanırım folklorik oyunlarını sergiledikleri bir müzik var. Biraz ağır aslında ama herkesler bi coştu bi dahil oldular oyuna. Ay ne eğlenceli insanlar çok sevdik biz bu taverna olayını. Uzomuzun da tadına bakıp buranın da çeşitli mezelerini denemek için istiyoruz ve ben değişik bişey olsun diye ahtapot köfte söylüyorum. Aşırı baharatlı geldi bama burada ki pek sevemedim tamamını da bitirmedim zaten.
Kahvaltıyı otelde almadığımız için sahil boyu açık restaurant cafelerde kahvaltı veren bir yer var mı diye bakınıyoruz ama ne mümkün? Madem öyle biz de pizza yeriz. Pizza için Kos adası yazdığınızda görsellerde hemen hemen ilk karşınıza çıkan görselde ki merdivenli yere doğru ilerliyoruz. Burada Taverna Ouzeri'de oturup bir Margarita pizza sipariş ediyoruz.
Ve Kos Adasında ki en alakasız ve pahalı hesabı burada ödüyoruz. Atıştırma işi bittti, tekrar çarşıya geri dönüp akşam üzeri Zia 'da gördüğümüz pabuçlardan bakmak için yola koyulma zamanı.
Bulduk ve hediyelik olarak el yapımı yunan çarıklarından baya bi aldık. Çok da sevimliler bence. Tanesi 9-10€ gibi fiyatlara.
Ayrıca alkol acayip ucuz ve fakat en fazla 2 L gibi birşeydi sanırım alınabiliyor bunu unutmamak lazım. Girişte sıkıntı yaşamamak için yani. Hediyelikleri alıp zaten çarşının hemen dibinde olan otelimize bırakıyoruz. Dönüyoruz Hipokrat'ın gölgesinde ders verdiği rivayet edilen ağacı aramaya. Zaten avuç içi kadar merkezde tahmin ettiğimiz yerde buluyoruz. Hipokrat Ağacını bulunduğu kısma gelirken Lonca Camiinin önünden ve Platanou Square (Hipokrat Ağacı Meydanı) ndan geçiyoruz
Hipokrat Ağacı |
Ağaç Altında Osmanlı Çeşmesi |
Bu arada tam o kısımda Agora kalıntılarının olduğu bir bölge var biz kapalı zamanına denk geldik siz açık bulursanız bu kısmı da görüp, içinden de geçerek gelinebilir.
Agora Kalıntıları |
Agora Kalıntıları |
Agoraya Giriş Kapısı |
Ancak içini gezmek gibi bir niyetimiz yok. Şöyle bir kapıdan bakıp dönüyoruz. Zaten maksat tatil, huzur,dinlenme olunca illa da orasını görelim burasını da görelim gibi niyetlerimiz yok. Buradan otele doğru sahile paralel arka sokaktan ilerleyince karşımıza Yine de akşama kadar kalan vakti şehirde tur atarken gördüğümüz trenlerden biri ile değerlendirdik.
Şehirde iki ayrı mini tren turu var hatta üç de denilebilir. Bir tanesi tarihi alanları gezen yaklaşık yirmi dakika süren müzikli tur. Bir başkası ana caddelerde gezinen müzikli tur. Sonuncusu da Asklepion'a giden 15 dakikalık mini tren turu. Biz tarihi kısım ve ana caddeleri gezeni tercih ediyoruz. Şehrin tam merkezinde yunuslu kavşağın karşısında kalkan kırmızı tren var bir de az daha ileride tavernalar tarafında mavi tren kalkış noktası var. Mavi tren daha bi hoşumuza gitti biletleri aldık ve buzuki eşliğinde mini Kos turumuza başladık. Tren ilk başta sahil boyu tavernalar ve yakın plajlardan geçerek ilerliyor ve şehrin iç kesimlerine yerleşim alanlarına doğru ilerliyor.
Kiralık Bug ve ATVler |
Baklavalı Dondurma |
Akşam olunca istikamet tavernalar sokağı Caravelle erkenden gittik ve bir masa boş bulduk hem de deniz kenarında ohh! Son akşam diye midir nedir bilmem? Ya da adamla pek de anlaşamamış olduğumuzdan da olabilir tabi istemişiz de istemişiz. Çoğu yemek, meze tabakta kaldı ne sipariş ettik ilk başta little little in to the midle hesabı katışık meze sonra yoğurtlu kızartma ile değiştirdik ( ya da biz öyle sandık) domates peynir ve kalamar dolması bir de uzo.
Tabi garson bizi anlamadığından hem yoğurtlu kızartmayı hem karışık meze tabağını da getirdi. Olsun her birinden azar azar yemek suretiyle son geceyi taçlandıracağız, sıkıntı yok. Müziğimiz de güZel arada amcakar teyzeler ıkuyor sirtaki yapıyor. Ne güzel bi sestir şu buzukiden çıkan. bağlamadan sonra buna mı merak salsam? Dinledikçe mest oluyorum. Taverna olayı da tam benlik heee :) Öyle yedik ki patlayacaz artık. Deniz kenarındayız keyfimiz o biçim son gecemizi taçlandırdık ve sanırım Kos'ta ödediğimiz en pahalı hesabı burada ödeyerek kalkıyoruz 50€. Dönüş yarın sabah erkenden saat 09:30 da daha önce netten almış olduğum biletlerin çıktıları yanımızda Kos limanına gidiyoruz.
Kos'a elveda :( |
Biniş kartlarımızın aslını burada bulunan Laumzis ofisinden aldıktan sonra gümrükten geçip gemimize bindik ve 1 sa 20 dk içinde Bodrum'daydık. Biz Kos'a bayıldık, keşke bir kaç gün daha orada kalsaydık, tatilin tamamını burada geçirseydik diye düşündük. O kadar sevdik yani... Kısmet bi daha ki senelere artık. Diğer gezi yazılarında buluşmak üzere, hoşçakalın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder