Kuzey İtalya'daki Toskana bölgesinin başkenti olan Floransa, kısa bir dönem İtalya krallığına da başkentlik yapmış. Arno nehri çevresinde kurulan şehir, İtalya Rönesansın doğum yeri olarak biliniyormuş. Leonardo da Vinci ve Michelangelo bu şehirde yetişmiş ünlü sanatçılardanmış. İtalya ya gidip de sanat ve tarihi içi içe geçmiş bu güzel şehri de görmeden olmazdı. O zaman hadi düşelim yollara...
Verona-Floransa arası 3 saat sürüyor. Yalnız Floransa' da kalacağımız oteli (ilk etapta tatilimizin planını trenle yolculuk üzerine yaptığımdan) şehrin tarihi merkezine yakın ve hatta otogara yakın tercih etmiştim, dolayısıyla otoparkı olmayan bir otel tercih etmiştim. Ve otel İtalya' da birçok şehirde araçla girilemez bölge olan ZTL (Zona a Traffico Limitato) bölgesinde idi. Dolayısıyla hem otele yürüme mesafesinde, hem de ZTL bölgesinde olmayan bir otopark bulduk, günlüğü 25 Euro (Amma da pahalıymış dediğinizi duyar gibiyim). Aracı otogara bıraktıktan sonra otelimize doğru ilerledik. Otogarın sol tarafından Via Della Scala boyunca ilerleyip, tekrar sola dönüp Piazza Della Stazioneye çıktık ve tren garını sol tarafımızda bırakarak ilerledik, karşıya Via Nazionaleye geçtik ve yine ikinci soldan otelin olduğu Via Faenzaya girdik biraz ilerledikten sonra sağ tarafta işte otelimiz "Hotel Mia Cara". Otele yerleşme faslını bitirdikten sonra hava kararmadan şehri bi gezip görelim dedik. Otelden çıktık, dümdüz ileriye doğru ilerleyince yol boyu gelatocular, dilim pizzacılar, masalarını dışarı atmış restaurantlar ilerleye ilerleye Medici Şapeline (Capella Medicee) kadar geldik. Bu şapel; İtalya rönesansını etkilemiş ve Floransa' da yaşamış olan Medici ailesinin gücünü göstermek için yapılmış olan bir şapelmiş.
Yolda İtalya gezimizin olmazsa olmazı her gün üçer beşer hüplettiğimiz gelatomuzu da aldık tabi. Medici şapelininin önünden düz ilerleyip iki sokak geçince sola dündük ve Via de' Cerretaniye girdik ileride beyaz devasa yapının bir ucu gözüküyordu. İşte Duomo, bu ne devasa yapı? hayran kaldık resmen. Siyah ve beyaz mermerden yapılmış ne kadar uzaktan bakılırsa bakılsın oldukça ihtişamlı. Duomo, aynı zamanda Floransa katedrali de deniliyormuş, inşaatı 1296' da başlayıp 1436' da sonlanmış. Yapıdan ayrı olarak inşaa edilmiş olan çan kulesi yüksekliği 85m civarı, rönesansın ilk önemli mimarlık ürünlerinden biri sayılan kubbesi ise 103m yükseklikte ve çapı 42m civarındaymış.
Bu dehşetli güzel yapının etrafını şöyle bir yarım turladıktan sonra Via del Preconsoloya girdik, yol boyu ilerledik ve Piazza di San Firenzeye geldik ve sağa dönüp Piazza della Signoriaya vardık. Signoria Meydanı, adını önünde bulunduğu eski şehir yönetim merkezinden almaktaymış. Bu merkez 1872' den beri belediye sarayı olarak kullanılmaktaymış.
Bu büyük meydanın etrafı barlar, cafeler, restaurantlarla çevrili. Meydana bizim girdiğimiz alanda hemen sağ köşede Neptün çeşmesi vardı. Bu çeşme de Floransa' nın en ünlü meydanında bulunan, tabi ki bir o kadar da ünlü bir çeşme ancak İtalya' da daha o kadar ünlü Neptün çeşmesi var ki bunun fotosunu çok ayrıntılı çekmemişiz hatta hikayesini de çok ayrıntılı incelememişiz (pek önemsememişiz yani) sonradan yaptığım araştırmalara göre çeşme ilk yapılırken de halk tarafından pek beğenilmemiş üzerinde 10 yıl çalışıldıktan sonra son halini almış. Yaklaşık 450 yıl sonra bizim de aynı tepkiyi veriyor olmamız ilginç tabi :)
Yine bu meydanda aslının bir kopyası olan Michelangelo' nun meşhur Davud heykeli mevcut. Aslı 400 yıl boyunca bu meydandaymış ancak koruma altında olması için 1873 yılında yine Floransa' da bulunan Akademi Galerisine götürülmüş. Hemen Signoria Meydanında belediye sarayının solunda dünyanın en eski müzelerinden biri olan Uffizi Galerisi var. Burada ünlü Medici ailesinin sanat koleksiyonu sergileniyor. 'Uffizi' İtalyancada ofisler anlamına gelmekteymiş. Müzeye bu ad, Medici ailesi zamanında bu yapının şehrin yönetim binasına bir köprüyle bağlı olan ofislerden oluşması dolayısıyla verilmiş.
![]() |
Galleria degli Uffizi |
Ponte Vecchio manzaralı Gaye |
Pitti Sarayı |
Oydu evet kabuslarımda o pizzayı görüyorum artık evet. Burası için aman şöyle güzel böyle iyi diyenler neyin kafasını yaşıyomuş ben analayamadım. 5 dakikalık pizzadan ne beklersin? Kenarları yanık, üstüne peynir ve domatesi şöyle bi attırıvermişler resmen, komedi. Şunun için mi bu kadar yol yürüdük diyip söylenerek yedik yemesine de zor- şer yani. Ayrıca yanında şarap içmemizi öneren, beğenilerini ileten arkadaşlara da buradan selam olsun. Eziyet çekelim diye buraya yönlendirilmişiz resmen. Bütün bunlar yetmezmiş gibi kalkarken masadakileri de zaten plastik, kağıt tabak, bardak tepsi vb. bilimum şeyleri çöp sepetine atmamız istenildi :Pp Pişmesi 5 dakika suren pizzaları yiyemememiz 2 dakika sürdü sürmedi pıl pırt topladık çıktık mekandan. Hayıflana hayıflana yorgunluğumuz ayaklarımızda yük, her bir sokağı, yeni yapıları, halkın yaşadığı alanları görmek havasını nüfuz etmiş olmanın hazzı yanımıza kar düştük otele geri dönüş yollarına. Yolumuz üzerinde yine meşhur Ponte Vecchio var. Bu eski köprüye Piazza Pitti tarafından girişte sağ tarafta bir gelatocu var. Buradan devasa kavunlu gelatolarımzı aldık. Yolu buradan geçen arkadaşlar şiddetle tavsiyemizdir kavunlu gelato yemeden dönmeyin emi!
Floransa' da ikinci gün:
İkinci gün öğleden sonra Michalengelo tepesine yürüdük. Vecchio köprüsünden uzun bi mesafe yürüdük bu kısım düzdü hadi çok sıkıntılı değildi diyelim. Sonra bir yokuş tırmandık daha sonra ben diyim 15000 sen de 25000 basamak tırmandık.
Geldik manzarası muhteşem, Duomoyu, Ponte Vecchioyu bütün şehri oldukça güzel gören tepeye. Şehrin büyük kısmını görüp resmedebileceğiniz bir nokta, bu tepe. Çektik tabii :))
İnmesi çıkmasından daha kolay oldu. İnerken bir barda oturduk birşeyler içtik ve internetini sömürdük:) bu arada bizden hiçbir yerde ekstra bahşiş istenilmedi ve her yerde de, 1 bira istediğimiz yerde dahi internetlerini, lavabolarını kullanabildik. Bu konuda hiç sıkıntı yaşamadık. Bu arada "yemek için nereye gitsek? bu akşam bari güzel bişeyler inse midemize" diye düşünürken bookingin bana özel hazırlamış olduğu Floransa rehberinden güzel bir restaurant seçtik ve zaten de Duomonun yakınlarında olan bu mekana gitme kararı aldık. Duomonun yakınlarına geldiğimizde mekanı sorduk ancak sadece öğle yemeği veren bir mekan olduğunu öğrendik ve hemen yanında ki LUDOVİKin mekanına (La Cappelle Medicce)girdik. Garson menü konusunda bize yardımcı olduktan sonra yan masaya götürdüğü patatesli sosisli tabaktan da istediğimi söyledim ve asıl mekanın sahibi olan kişi( sonradan ahbap olacağımız kişi, yani Ludovik) kalkıp o zaman şu şarabı da yanında tatmalısın diyerek bir bardak kırmızı şarap servisi yaptı. Hakikaten içimi yumuşacık çok güzel bir şaraptı. Sonra başladık nereden geldiniz muhabbetine. Türk olduğumuzu duyunca muhabbet koyulaştı. Çok sevdiği Türk arkadaşları olduğunu, sürekli görüştüklerini anlattı Ludovik. Kendisi Arnavutmuş.
Muhabbetin ilerleyen safhalarında bizim Roma' ya gideceğimizi öğrenince telefonundan tren bileti bakmaya başladı. Aman araçla gitmeyin trafiği çok berbattır, otopark olayı ise buradan daha beter dedi. Bu arada muhabbet bir yandan ilerlerken bize ikram üstüne ikram...Limoncellolar, kremalı limoncellolar, atıştırmalıklar filan derken sohbet iyice ilerledi. En son şahsi telefonunun yazılı olduğu bir kağıt verip İtalya'da kaldığınız müddetçe neye ihtiyacınız olursa istediğiniz zaman beni bu numaradan arayın yardımcı olurum dedi. Avrupa'da pek göremeyeceğiniz bir biçimde kendisi Türk usulü hesap indirimini de yaptı sağ olsun. Yine, şanslı insanlar olduğumuza sevinerek elin İtalya' larında ne guzel arkadaşlıklar edindik ne iyi insanlarla karşılaştık diye diye Mutlu Mesut Floransadaki son guzel anımızı da yaşayıp Floransaya veda ettik
Floransa'ya gidememistim sayenizde gitmis kadar oldum, daha da gitmem sagolun geckin sezginler beni masraftan kurtardiniz 😍
YanıtlaSil