Eski Foça- Şeytan Sofrası


Her sene resmi tatillere bir iki gün daha ekleyip kısa kaçamak yapmak hevesinde olmuşumdur. Bu sene  19 Mayıs haftasını böyle değerlendireceğim. Hem Gökhan da İzmir'e fuara gidecek o hafta. Tam fırsat! Annem, babam, ablam ve ben "Kuzey Ege" turuna çıkacağız. 
Gök de olsaydı araç kiralar kendimiz gezerdik ama babamla göze alamadım şahsen. Neyse, Trabzon kalkışlı böyle bir organizasyon "Jolly Tur"da var. Trabzon' dan İzmir'e uçakla gidip İzmir' den kişi sayısına göre otobüsle tura devam ediyorsunuz. Biz de aynen öyle yaptık. Cuma sabah Trabzon' dan direkt uçuşla İzmir'e indik. Hava limanında tur rehberimizle buluştuk ve yola koyulduk. İlk durağımız İzmir'in kuzeyinde sahile kıyısı olan Foça. Bu isim "nereden gelmiş" derseniz; Antik Çağda denizde yaşayan foklardan ötürü Phokaia adını almış ve günümüze kadar değişe değişe olmuş Foça. Yaklaşık 1,5 saat süren yolculuğumuz esnasında rehberimiz tur hakkında bilgiler verdiği için yolun nasıl geçtiğini de pek anlamadık aslına bakarsanız. Foça; yeni Foça- eski Foça olmak üzere iki farklı yerleşim bölgesinden oluşmakta. Yeni Foça'nın yanından otobüsle geçip, eski Foça'ya doğru yol alıyoruz. Eski Foça'ya vardığımızda dar bir yoldan ilerleyerek sahile ulaşıyoruz 
Foça'nın ara sokakları

Annemin çiçeklerin arasında

Ara sokaklar Foça

ve bizi bekleyen bir tekne ile denize açılıp siren kayalıkları bölgesine geliyoruz. Tabi burada hemen efsanesini sizlere de anlatmak gerek. Bu kayalıklar, fotoğraflardan da anlayacağınız gibi büyük yarıkları olan kayalıklar. Efsane bu ya, Siren adı verilen kuş vücutlu, büyüleyici sesli, güzel kadınlar çıkarttıkları sesler ile gemicileri bu kayalıklara kendilerine doğru çekerlermiş ve gemiler gelip bu kayalıklarda parçalanır, gemiciler helak olurmuş. Siz de bir bakın illa ki efsanevi bir hikayeye gerek var mı? Bence yok dalga ve rüzgar diyorum şahsen :)

Ailecek Teknede

Siren Kayalıkları

Siren Kayalıkları

Tekne ile gemide bulunduğumuz müddetçe, Siren kayalıklarını çeşitli açılardan görebildik ve bu arada Balık makarna ve salatadan oluşan yemeğimizi de yedik. Ege kıyılarında gezinirken bilenler bilir, bizim Karadeniz gibi önünüzde uçsuz bucaksız bir deniz olmaz. Girintili çıkıntılı kıyıların oluşturduğu koylar ve kah bize ait olan, yerleşim olmayan, irili ufaklı adalar, kah Yunanistan' dan daha çok bize yakın olan Yunan adalarının eşliği ile ilerlersiniz yol boyu. Foça'da da aynı şey mevcut. Yerleşim olmayan 6 adası varmış şehrin. Hazır denizdeyiz birkaçının kenarlarından dolanıp dönüyoruz. Hele birisi var ki bir açıdan Atatürk' ün yüzünü andırıyor resmen. 

Atatürk Adası
Öğreniyoruz ki böyle gezmeye gelenler tarafından benzetile benzetile asıl adı, üzerinde hiç bir şey yetişmediği için, "Hayırsız" olan ada, "Atatürk Adası" olmuş. Deniz üzerinde ki gezimizin bitiminde sahil kenarına varıyoruz ve  yaklaşık 45 dakika serbest zamanımız olduğunu öğreniyoruz. Tabana kuvvet. Bu arada gezebildiğimiz kadar yeri gezelim görelim hafızaya kazıyalım. Annem o kadar yola dayanamadı sahil boyu bize eşlik edip meydanda ki ağacın altında oturdu. Biz ise içerilere doğru devam etmek istiyoruz fakat zamanımız kısıtlı. 
Denizden Eski Foça

Eski Foça 
İç kesimlere ilerlemek için, balıkçı tekneleri ve balık lokantalarının süslediği sahil kenarından ilerliyoruz. Bu yol bizi meydan gibi bir alana çıkartıyor. Meydanın biraz ilerisinde hediyelik eşyacıları bulduk en nihayetinde. Bir magnet, zar zor bulunmuş bir kar küresi alındı, işlem tamam. Tekrar buluşma noktasına geri döndüğümüzde meşhur dondurmasını da yemeden etmiyoruz. Otobüse binip "beğendiniz mi, nasıl buldunuz" soruları eşliğinde yola devam ediyoruz. Bu arada öğreniyoruz ki Foçalılar tarihte usta denizci olarak bilinirlermiş ve kurdukları çeşitli kolonileri de varmış. Amysos (Samsun), Lampsakos (Lapseki) ve hatta Massalia (Marsilya) bunlardan birkaçı. Marsilya halkı bunun böyle olduğuna inanmasa da rivayet böyle bizden iletmesi.

Eski Foça Balıkçı Tekneleri


Eski Foça'yı  gezip bitirdikten sonra yolculuğa devam ediyoruz sırada 'Şeytan Sofrası' var. Şeytan Sofrası, Ayvalık'ın güney kesiminde bulunan tepede, bütün Ayvalık adaları ve Midilli adasını da görebileceğiniz bir yer. Manzarası hakikaten çok güzel. 

Şeytan Sofrasında Ailecek

Şekil olarak yuvarlak bir sofrayı andırdığı için ve bir kısmında şeytanın ayak izi olduğu için ismi "Şeytan Sofrası". Ne? Şeytanın ayak izi mi? dediğinizi duyar gibiyim :) Şöyle ki denize doğru uç kısımda ayak izine benzer basamak gibi bir yer mevcut. 

Şeytanın Ayak İzi

İnsanlar buraya bozuk paralar atmış, kenarını çevreleyen demir parmaklıklara da çaput bağlamışlar. Rivayete göre; Ayvalık 
civarında Rumların yaşamış olduğu ve Osmanlı İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü dönemde bu tepede Panolepe adında (şeytan lakaplı) kendini halktan soyutlamış, mistik bir yaşam süren şahıs yaşamaktaymış. Ayvalık ve civarında kıtlık baş göstermeye başlayınca, din adamları ve papazlar, kıtlığın sebebi olarak Panolepe gösterilmiş ve halkı galeyana getirerek onu linç etmesini istemişler. Bunun haberini bir keçi çobanından alan Panolepe, çözümü burada kuş sütü dahi eksik olmayan bir sofra hazırlamakta bulmuş, kendisini linç etmek için buraya gelen halk sofranın cazibesine kapılıp Panolepe'yi unutmuş, o da buradan kaçarak kurtulmuş. O tarihten beri de bu tepenin adı Şeytan Sofrası olarak anılmaya başlamış. 

(Alıntı Foto)

(Aşırı kalabalıktan mekanın tam fotoğrafını çekemedim o yüzden bir iki alıntı fotoyu ekliyorum mecburen) Yine, bu civarda ki Kaz Dağları Yunan mitolojisinin yaşandığı dağlar olduğundan buranın bir de mitolojik hikayesi mevcut. Yunan mitolojisinde şeytanın cennetten kovulması görevi, tanrılar kralı Zeus tarafından Ay Işığı Tanrıçası Selene'ye verilir. Selene tarafından cennetten kovulan Şeytan'ın bir adımını buraya, diğer bir adımını ise Midilli Adası'na atıp kaçtığı rivayet edilir.

(Alıntı Foto)

 İşte hikayeleri böyle bu güzel manzaralı mekanın. Burada çay molası verebileceğiniz özel bir işletme de mevcut. Biz buraya gelmişken, Midilliyi arkamıza alıp fotomuzu çekildik, ayak izini de gördük, kahve molamızı da verdik. Ve fakat Kuzey Ege Turu ile ilgili yazacağım diğer gezi yazılarının da ortak cümlesi şu ki kısıtlı zamnalar ve mecburen yine yola devam ediyoruz. Bu arada görüyoruz ki yukarı doğru çıktıkça Midilli bizi bırakmıyor, ne büyük ada bu! Öğreniyoruz ki; Ayvalık, 22 küçük ada ve adacıktan oluşan bir koymuş. Bu kadar adadan bir tek Cunda adasında hayat var ancak o da artık bir köprüyle Lale Adasına dolgu ile de Ayvalık'a bağlı ve bir yarım ada özelliğinde. Şeytan Sofrasına veda ederken yol üzerinde bulunan bir onyx, ametist taşı imalat ve satış ofisine uğruyoruz. Buradan alışverişlerimizi yapıp sonrasında Bergama'ya devam edilecek. Ancak, tura birlikte katılmış olduğumuz ekip sabah erken saatlerden beri yolda olmaktan ötürü yorgunluklarını belirttiler ve Bergama'dan vazgeçilip Edremit'te ki otelimize gitmeye karar verildi. Yaklaşık 2 saatte otele vardık. Otelimiz bir termal otel odaların temizliği, yemek kalitesi açısından ortalama bir hizmet sunuyor. Nasıl olsa günü otelde geçirmeyeceğimiz için sorun yok. Akşam yemeğini otelde alıp dinlenmeye çekiliyoruz. Ve Kuzey Ege turumuzun ilk gününü Foça ve Şeytan sofrası gezimiz ile noktalamış oluyoruz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder